Bir 2007 IOF Projesi

Bir 2007 IOF projesi olan, Prof. Dr. Şansın
Tüzün'ün senaryosunu yazdığı ve Dr. Mustafa
Altıoklar'ın yönettiği Osteoporoz konulu
tanıtım filmi

Tanıtım filmini gör

Yaşlanan Kadın ve Ayna

Osteoporoz hasta Derneğinin, osteoporoza
bağlı kırıklara karşı farkındalığı arttırmaya
yönelik filmlerin ikincisi: Yaşlanan kadın ve
Ayna senaryosunu Prof.Dr. Şansın Tüzün'ün
yazdığı filmde Suna Selen oynadı

Tanıtım filmini gör

1. Kemik erimesi nasıl teşhis edilir?

Kemik kırılana, kamburlaşma ve boy kısalığı olana kadar kemik erimesi belirtilerini fark etmek mümkün olmayabilir. Doktor hasta olup olmadığınıza yada risk taşıyıp taşımadığınıza karar verebilir. Bu noktada detaylı öykü ve muayene çok önemlidir. Osteoporoza neden olabilecek tiroid, eklem romatizmaları, astım gibi hastalıklar , ilaç kullanımı, kırık öyküsünün bulunması, beslenme durumu gibi diğer bilgiler doktorun riski belirlemesine yardımcıdır. Bunun dışında şu anda teşhiste kulandığımız tek yöntem kemik yoğunluğu ölçümüdür. Bu test çok kolaydır ve hızlı yapılır. Her ne kadar işlem röntgen çekimine benzese de röntgendeki kadar yüksek radyasyon yaymaz.

2. Kemik yoğunluğu testi tam olarak nedir ?

Bu test hastaların kemik mineral yoğunluğunu ölçer. Böylece gelecekteki kırık riski tahmin edilebilir.

Şu durumlarda kullanılır:

1- Osteoporoz riski olan, tedavi edilmemiş hastalardaki kemik mineral yoğunluğunu öğrenmek.

2- Osteoporoz kuşkusu olan kişilerde kemik kayıp hızlarını gözlemek ve tedaviye gerek olup olmadığını karar vermek.

3- Tiroid hastalıkları, kortizon kulanımı gibi kemik kaybına neden olan durumlarda.

4- Osteoporoz için uygulanan tedavilerin etkinliğini belirlemek için kullanılır.

3. Kemik yoğunluğu testinde riskli değerler nelerdir ?

Genelikle insanlar 'benim yüzde 30, yüzde 50 kaybım var' gibi bazı tanımlamalar yaparlar. Ancak biz hastaları bu şekilde değerlendirmiyoruz. Bu testte T ve Z diye iki tane skor vardır. Z skoru, hastanın kendi yaş grubundaki sağlıklı bireylerin kemik yoğunluğuyla yapılan karşılaştırmadır. T skoru ise genç erişkin kemiklerine göre yapılan kıyaslamadır. Diyelim ben 50 yaşında, osteoporoz şüphesi yaşayan biriyim. Kemik yoğunluğum 50 yaşında sağlıklı birinin kemik yoğunluğu ile karşılaştırılıyosa bu Z skoru , 25 yaşında birinin değeriyle kıyaslanıyosa bu da T skorudur. İnsanın kendi yaş grubuyla karşılaştırılması daha mantıklıymış gibi geliyor. Ancak 1993'den bu yana Dünya Sağlık Örgütü değerlendirmenin T skoru ile olması gerektiğini savunuyor. T skorunun normal değeri sıfırdır. Fakat biz sıfırın bir değer üstü (+1) ve altını da (-1) normal kabul ediyoruz . T skoru (- 1 ) ile (- 2,5) arasında ise düşük kemik yoğunluğu diyoruz . Bu değerler osteoporoz tedavisini gerektirmez ancak korunma önlemlerinin mutlaka alıınmasını gerektirir. Sonuçların (- 2,5) 'un altında olması, osteoporoz tanısını ve ilaç tedavisini zorunlu kılar. Hastanın birde omur kırığı varsa, o zaman biz bu duruma yerleşik osteoporoz tanımını uygun görürüz.

4. Düşük Kemik yoğunluğu olanlar osteoporozu önlemek için ne yapmalı ?

Eğer T değerleri ( -1) ile (- 2.5) arasındaysa,o kişi mutlaka yaşamına egzersizi dahil etmeli ve kalsiyumdan zengin süt ve süt ürünleri, yeşil yapraklı sebzeleri diyetine eklemelidir. Eğer hastanın hareket etmesine (felç gibi) ve süt ürünleri tüketmesine engel bir durum varsa (süt alerjisi) ,bu kez tekrar ilaç tedavisine başlıyoruz . Tabii bu gruptaki hastalardan kalsiyum ve B vitamini gibi bazı laboratuvar tetkiklerini de istemek gerekir. Ayrıca 'belirleyici' dediğimiz kemiğe özel bir takım testler vardır. Bunlar da kemik yapım ve yıkımındaki hızı tayin eder. Kırık riskini belirlemede yardımcıdırlar. Ancak belirleyiciler, heryerde rutin olarak yapılmıyor . Kemik kaybının hızlı olup olmadığı bazı kan ve idrar tetkikleriyle de belirlenebilir.

5. Kemik yoğunluğu testinin hangi aralıklarla yapılması gerekir ?

Sürekli kortizon kullanımı gibi riski yüksek hastalarda 6 ayda bir, riski düşük olanlarda 2-5 yılda bir, tedaviye yanıtı değerlendirmek için de yılda bir kez kemik yoğunluk ölçümü tekrarlanmalıdır.

6. Fizik Muayene nasıl yapılıyor ?

Fizik muayenede hastanın boyunu, kilosunu, sırtın normal eğriliğini ölçüyoruz. Eğer kamburluk varsa, kırık ihtimalinden şüpheleniriz. 'Ağrılı kaslar var mı?' diye bakıyoruz. Çok önemsediğimiz başka şey, denge testidir. Denge testinde 'Hasta tek ayak üstünde rahatlıkla durabiliyor mu?', 'Kaç dakika durabiliyor?', 'Gözler açık ve kapalıyken dengesini koruyabiliyor mu?', '5 metrelik bir çizgi üzerinde hatasız yürüyebiliyor mu?' gibi bazı sorulara yanıtlar ararız. Eğer dengesi problemli ise o hastanın düşme riski, dolayısıyla kırık ihtimali yüksektir. Bunun için birtakım önlemler almak lazım.

7. Denge sorunları neden ortaya çıkar ?

Beyin kanlanmasının çok iyi olmaması, bazı hastalarda denge sorunu yaratabilir. Örneğin omurlardaki problem yüzünden beyin tabanına yeterince kan gitmezse hasta denge kurmakta zorlanır . Yine bazı sakinleştiriciler , görme ile ilgili sorunlar yaşlılıkla ortaya çıkan bazı hastalıklar dengeyi bozabilir. İşte tüm bu faktörleri belirleyip önlem almak gerekir. Görme bozukluğu varsa mutlaka düzeltilmeli, aldığı ilaçlar mutlaka gözden geçirilmeli ve bazı çevresel faktörler düzenlenmelidir.

8. Çevresel önlemler neler ?

Örneğin hasta kapıdaki eşiklere, merdivenlerin kaygan olmasına karşı uyarılmalıdır. Evde hayvan beslemek, yerde kabloların, kilimlerin olması önemli bir risk oluşturur. Çünkü hasta gece tuvalete kalktığında , takılıp düşebilir. Küvet ve banyo zeminlerinin kaymayı önleyen maddelerle döşenmesi önerilebilir. Karlı ve yağışlı havalarda düşme riskine karşı dikkatli olunmalıdır.

9. Kemik erimesi veya osteoporoz nedir?

Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen hastalığa biz osteoporoz diyoruz. Osteoporozun kelime anlamı, osteo(kemik) ve poroz(delikli) kelimelerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Erime dediğimiz zaman ise bir süre sonra yok olan bir yapı akla geliyor. Halbuki bu hastalıkta kemikler erimiyor, sadece zayıflıyor. Kemiklerimizin iç yapısında bulunan bağlantıların yok olmasıyla dayanıklılık bozuluyor. İleri aşamada bu durum kırıklarla sonuçlanıyor. Ancak kemik erimesi tanımını silemediğimiz için biz de hala zaman zaman bu tabiri kullanıyoruz. 

10. Osteoporoz tehlikeli bir hastalıkmıdır?

 

 

Osteoporoza bağlı kırıkların kişiyi sakat bırakma olasılığı yüksektir. Ağrılı kırıklar ve bunların ortaya çıkardığı aksaklıklar, kişiyi günlük yaşam aktivitelerinde bağımlı hale getirebilir. Hatta yaşamı tehdit edecek ciddi sonuçlara yol açabilir. 50 yaşın üzerinde her 8 kişiden birinde osteoporoza bağlı omurga kırığı gelişiyor. Bu oran yaşla birlikte artıyor. Kalça kırığı 70 yaşın üzerindeki her 3 kadından ve her 9 erkekten birinde görülen önemli bir sağlık problemidir. Bu hastalıkta genellikle, el bileği, omurga ve kalça kırıkları olur. Bu kırıklar kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal durumunu olumsuz etkiler.

 

11. Osteoporoz belirtileri nelerdir?

Osteoporoz, kemiklerin kütle kaybetmesine yol açan bir hastalıktır. Kütlenin azalması, kemiklerin kolayca kırılmasına neden olur. Osteoporozda bir başka önemli faktör kemik kalitesinin azalmasıdır. Maalesef bu hastalık herhangi bir belirti vermemektedir. İlk ortaya çıkan belirti genellikle, en korktuğumuz sonuç olan kırıklardır. Bu yüzden sessiz hırsız, sinsi hastalık gibi tanımlamalar yapılır. Bazen de kireçlenmeye veya kazaya bağlı olduğu düşünülen, yeri tam olarak tayin edilemeyen bir takım ağrılar olur. 

12. Osteoporoz neden ortaya çıkıyor?

Hastalığa zemin hazırlayan bir takım risk faktörleri vardır.
Osteoporoz görülme sıklığı yaş ilerledikçe artar. Kemik dokusu hayat boyu kendini yeniler. Özelikle hayatın erken yıllarında kemik yapımı daha fazladır. Doruk kemik kütlesine yaklaşık 30 yaşında ulaşılır. Bu yaştan sonra hem kadınlar hem de erkekler, her 10 yılda bir yaklaşık %3 - %4 oranında kemik kütlesinden kaybederler. Erkeklerde kemik kütle kaybı tüm yaşam boyunca belli oranda devam ederken, kadınlarda menopozdan sonra bu kayıp hızlanma gösterir. Çünkü menopozda vücutta, kemik kütle üzerinde koruyucu etkiye sahip olan östrojen hormonunun üretiminde belirgin bir düşüş olur.
Osteoporozun gelişimini kolaylaştıran en önemli faktör doruk kemik kütlesinin ulaştığı nokta ve onu izleyen kemik kütlesi kaybının hızıdır. Bu durumu yarım dolu bir bardakla tam dolu bir bardağın boşalmasına benzetebiliriz. 30 yaşına kadar bardağı ne kadar çok doldurabilirsek, daha sonraki yıllarda osteoporozdan o oranda korunmuş oluruz.

13. Osteoporozda çevresel faktörler etkili midir?

Kemiklerinize Yatırım Yapın

Evet. Doruk kemik kütlesi noktası genetik ve çevresel faktörlerden etkilenir. %50 oranında genetik rolden söz edebiliriz.
İnce, narin vücut yapısına sahip olanlar, beyaz tenli olanlar, ailesinde kırık öyküsü olanlar, erken menopoz ve cerrahi uygulamalara bağlı olarak menopoza girenler risk grubundadır.
Sigara, alkol ve kolalı içeceklerin tüketimi de iskeletin mineral içeriğini olumsuz yönde etkiler.
Ayrıca düşük kalsiyumla beslenme ve fiziksel aktivitenin yetersizliği önemli yer tutmaktadır. Mesela aşırı kahve tüketmek önemli bir risk faktörüdür; günde 3 kupadan fazla kahve içmek kemik yoğunluğunda bir azalmaya neden olur.

14. Osteoporoz oluşumunda alkol ve sigaranın yeri?

Alkol önemli bir risk faktörüdür, ancak akşam içilen bir kadeh şarap için böyle bir olumsuzluktan söz etmek mümkün değildir. Aşırı miktarda tüketilen alkol önem taşımaktadır. Her gün bir şişe şarap veya yarım şişe rakı tüketiliyor ise, osteoporoz ihtimali yükselir.
Sigara tüketimi de çok ciddi bir konudur. Özellikle kadınlarda östrojen hormonunun depolanmasında sorun yaratarak erken menopoza neden olabilir. Sigara bu yolla, kemik yoğunluğunda azalma ve dayanıklılıkta bozulma meydana getirir.

15. Osteoporoz sık görülen bir hastalıkmıdır?

Evet. Bilim ve teknolojinin hızla ilerlemesiyle günümüzde ortalama yaşam süresi uzadı. Ülkemizde çok net rakamlar olmasa da daha az hareketli bir yaşam nedeni ile günümüzde daha çok insan osteoporoza yakalanıyor. Osteoporoz görülme oranı 50 yaş üzeri kadınlarda %40, erkeklerde %15' tir. Bu risk kalp damar hastalıkları ve inme riskinden daha fazladır. ABD'de yaklaşık 20 - 25 milyon kişi düşük kemik kütlesine ve dolayısıyla artan bir kırık riskine sahiptir. ABD'de her yıl ortalama 1,5 milyon kırık tespit edilmektedir. Bu oran 75 yaş ve üzerindekilerde %7’ lere çıkmaktadır.

16. Çocukları osteoporozdan korumak için nasıl önlemler alınmalıdır?

Çocuklarımızı osteoporozdan korumak mümkündür.
Bilgisayar ve televizyon başında geçirilen saatlere sınırlama getirmek gerekir. Bizim sosyoekonomik düzeyi farklı iki bölgede yaptığımız bir tatama çalışması vardırdır. Taramanın birini Sultanbeyli'de bir ilköğretim okulunda, diğerini de özel bir kolejde yaptık. Araştırmanın başında, sosyoekonomik düzeyi daha düşük olan çocuklarda kemik yoğunluğunun daha kötü olacağını düşünüyorduk. Fakat sonuçlar tam aksine bir tablo ortaya çıkardı. Neden böyle olduğu incelendiğinde, kolejde okuyan çocukların hepsinin bilgisayarının olduğunu ve hareketsiz bir yaşam sürdüğünü gördük. Diğer taraftaki çocuklar ise dışarıda oynuyor, top koşturuyor, seksek oynuyordu. Ekonomik düzeyleri iyi olmasa bile yaptıkları egzersiz kemik yoğunluklarını yukarı çekebiliyordu. Bu çalışma hareketli bir yaşamın ne kadar önemli olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Ailelerin ''düşer'' ,''terler'' diye çocuklarını beden eğitimi derslerine sokmamak gibi bir alışkanlıkları vardır. Oysa tam tersine belki de okullarda beden eğitimi derslerinin sayısını artırmak gerekir. Tabi, bizim okullarımızda beden eğitimi kavramı biraz farklı. Çocukları yürütmüyor, koşturmuyoruz. ''Amuda kalk'', ''tırman'', ''engelli atla'' diyoruz. Dersler koşmak, yürümek, yüzmek gibi biraz daha sağlığa yönelik yapılırsa belki daha farklı sonuçlar almak mümkün olacaktır.

17. Osteoporoz bel fıtığına yol açar mı?

Kesinlikle hayır. Bel fıtığı tamamen mekanik bir olaydır. Osteoporoz ise kemiğin iç yapısı ile ilgilidir. Ancak ankilozan spondilit denilen ve bel ağrısına neden olan romatizmal bir hastalık vardır. Omurgayı tutan, hareket kısıtlılığı yapan bu hastalık kemik erimesine yol açabilir.

18. Geçirilmiş kırıklar risk faktörümüdür?

Evet. Anne- baba, kardeş gibi birinci derece akrabalıklarda kırık hikayesinin olması, kişide osteoporoz ihtimalini 2-3 kat artırır. Geçirilmiş kırıktan kastımız, yüksek bir yerden düşme veya trafik kazasına bağlı oluşan kırıklar değildir. Burada ayırıcı kriter, kişinin kendi boyundan daha alçak yükseklikten düşmesi veya hafif darbe alması sonucunda ortaya çıkan kırıklardır. Mesela, yürürken düşüyor ve ayağınızı kırıyorsanız bir sorun var demektir. Yine kırk yaşında bir kişi karda yürüyüp el bileğini kırıyorsa ters giden bir şeylerden kuşkulanılmalıdır. Çocuklarda da hafif darbelerle kırıklar oluyorsa, anne babanın bu yönde bir inceleme yaptırması gerekir. Çünkü bu tür kırıklar genellikle düşük kemik yoğunluğuna işaret eder. "Tamam, alçıladık, kırık geçti demek" büyük bir hatadır. Eğer kemik yoğunluğu azsa, diyet ve egzersiz önlemleri almak gerekir.

19. Osteoporoz sonucu en sık hangi kemikler kırılır?

El bileği, kalça ve omurlar osteoporoza bağlı kırıkların sık görüldüğü kemiklerdir.
Kırıklar alt sırt bölgesindeki omurlarda yoğunlaşır. Çünkü yük en fazla sırtın ve belin bu bölgesine biner.
El bileği kırıkları daha erken yaşlarda, genellikle 45 yaş civarında olur.
Kalça kırıkları ise 70 yaşından sonra daha fazla görülür.
Omur kırıkları için bir yaş sınırlaması yoktur, her yaşta olabilir. Ancak burada önemli bir noktayı vurgulamak gerekir. Maalesef omur kırığını hastanın çoğu zaman fark etmesi mümkün değildir. Çünkü her zaman şiddetli ağrı yapmaz. Bir şey almak için uzanırken, eğilip kalkarken, öksürürken bile kırıklar olabilir. Bazen bu kırıkları tesadüfen çektiğimiz filmlerde görürüz. Omurgadaki her kırık sonrasında boy yaklaşık bir santim kısalır. Osteoporoza bağlı omurga çökme kırıkları sonucunda boyda önemli kısalmalar olabilir. Birden bire başlayan kamburlaşma, boy kısalması hasta için uyarıcı belirti olmalıdır. Eğer pantolon paçaları, etek boyları uzun gelmeye başlarsa hastanın bir uzmana başvurması gerekir.

20. Boy kısalığı yaklaşık ne kadardır?

Bizim osteoporoz polikliniklerine gelen hastaların söylediklerine göre 7-8 santime kadar ulaşan kısalmalar olabilmektedir. Yaş ilerledikçe de boy kısalır. Omurlar arasındaki yastıkçıkların (diskler) yüksekliği de yaşla azaldığı için, yaklaşık 2,5 santim bir kısalama meydana gelir. Osteoporoz yüzünden olan kısalığa bir de yaşa bağlı oluşan kısalma eklenince ortaya ciddi bir sonuç çıkmaktadır.

21. Osteoporoz mide şikayeti yapar mı?

Evet. Kamburluk artıkça kaburgalar mide, safra kesesi ve bağırsaklara baskı yapabilir. Bunun sonucunda gaz sıkışması ve hazımsızlık gibi yakınmalar ortaya çıkabilir.

22. Hangi yaştakiler osteoporoz riskine karşı kontrolden geçmelidir?

Hiçbir problemi olmasa da 65 yaşına gelmiş birinin mutlaka kemik yoğunluğunun değerlendirilmesi gerekir. Ayrıca guvatr, şeker, epilepsi gibi başka sağlık sorunu varsa mutlaka osteoporoz riskine karşı bir tarama yapılmalıdır.

23. Osteoporoz nasıl tedavi ediliyor?

Tüm hastalıklarda olduğu gibi osteoporozda da hastalıktan korunmak, öncelikli amaç olmalıdır. Kemik yoğunluğu testi sonucu eksi 1 ile 2,5 arasında olanlar için ilaç tedavisi gerekli değildir. Bu gruptaki hastaların korunması gerekir. Bunun için kişilerin risk faktörlerini ortadan kaldırıp sağlıklı yaşam kurallarına uyması gerekir. Örneğin alkol, kahve, gazlı içeceklerin tüketiminden uzak durulmalı, sigara içilmemelidir. Kalsiyumdan zengin beslenme ve düzenli egzersiz osteoporozu önlemek için alınan en önemli tedbirler arasındadır.

24. Osteoporozda hangi egzersizleri öneriyorsunuz?

Osteoporozlu hastaların en kolay yapabilecekleri egzersiz haftada üç veya dört gün, yarım saatlik yürüyüştür. Hastalara bunu önerirken sıkça şunu duyarız: 'Ben zaten yürüyorum, alışverişe gidiyorum'. Oysa biz bunları yürüyüşten saymıyoruz. Gerçekten spor amaçlı yapılan yürüyüş tempolu ve kesintisizdir.
Dans çok yararlı ve kolay bir egzersizdir. Uygun eş bulunduğunda hem keyif verir hem de kemikleri güçlendirir.
Daha genç hastalar için step önerilebilir. Ancak sıçrayıcı, yük bindirici bir spor olduğu için kemiklerde kırıkları artırabilir. Bu nedenle 60-70 yaşındaki hastalara step önermiyoruz.

25. Kemik erimesi zayıf insanlarda daha mı sık görülüyor?

Evet. Herhalde şişmanlığın tek işe yaradığı hastalık osteoporozdur. Zayıflarda, minyon tiplerde osteoporoz biraz daha fazla görülür. Kilonun iki olumlu etkisi vardır. Birincisi, yağ dokusu fazla olanlarda kadınlık hormonu olan östrojen daha yüksek oranda depolanmaktadır ve kemik kütlesi üzerinde koruyucu etkiye sahiptir. Bu nedenle şişman kadınlar menopoza girdiklerinde çok hızlı östrojen düşüşüyle karşılaşmamaktadır. İkinci etkisi ise; yağ dokusu bir yastık vazifesi görerek olası kırıklara karşı kemikleri kısmen koruyucu etkiye sahiptir.

26. Korunma önlemlerinden biri de güneşlemedir. Düzenli güneşlenmek şartmıdır?

D vitamini kalsiyumun bağırsaktan emilimine ve kemikler tarafından depolanmasına yardımcı olan bir hormondur. Günlük ihtiyacımız olan D vitamini 400 ünitedir. Güneş ışığının etkisiyle ciltte, karaciğerde ve böbrekte sentezlenerek aktif D vitamini haline dönüşür. Mayoyla her gün 5 dakika güneşlenmek vücudumuzdaki gerekli D vitaminini aktif hale getirir. Ama her zaman vücudun tamamını güneşlendirmek mümkün değildir. Bu yüzden hiç olmazsa her gün yarım saat düzenli olarak yüz, el ve ayaklarımızın güneş görmesini sağlamalıyız. Vücudumuzun güneşle temas alanını genişlettikçe güneşlenme süresini kısıtlayabiliriz.

27. Kış aylarında D vitamini sentezlenebilir mi?

Hayır. Ancak yaz güneşi D vitamini oluşmasında yararlıdır. Kış güneşinin D vitamini sentezi için yeterli etkisi yoktur. Bu nedenle kış aylarında D vitamini çok düşük düzeylere inebilir. Hastalara kış aylarında, özellikle Kasım ile Mart ayları arasında D vitamini takviyesini öneririz.
28. Başka sağlık sorunları yüzünden kortizon kullananlar nelere dikkat etmelidir?
Osteoporoz riski açısından 7,5 miligram günlük doz sınırdır. Bu miktardan daha fazla kortizon kullananlar kemik erimesi açısından risk taşır. Özellikle kortizon kullanımının ilk 6 ayında çok hızlı bir kayıp olur. Bu yüzden bu süreçte hastayı çok iyi gözlemlemek, rutin ölçüm ile kontroller yaptırmak gerekir. Uzun süreli ilaç kullanımında hastayı korumak için önlemler alınmalıdır.

28. Başka sağlık sorunları yüzünden kortizon kullananlar nelere dikkat etmelidir?

Osteoporoz riski açısından 7,5 miligram günlük doz sınırdır. Bu miktardan daha fazla kortizon kullananlar kemik erimesi açısından risk taşır. Özellikle kortizon kullanımının ilk 6 ayında çok hızlı bir kayıp olur. Bu yüzden bu süreçte hastayı çok iyi gözlemlemek, rutin ölçüm ile kontroller yaptırmak gerekir. Uzun süreli ilaç kullanımında hastayı korumak için önlemler alınmalıdır.

29. Süt içmek yararlımıdır?

Evet. Süt ve süt ürünleri zengin kalsiyum kaynaklarıdır. Kalsiyum sadece kemik sağlığı için değil diğer vücut fonksiyonları için de gerekli bir mineraldir. Vücudumuz kanda belli bir miktarda kalsiyum bulundurmak zorundadır. Kaslarımızın kasılması, kalp ritmi ve normal kan akışkanlığı için kalsiyuma ihtiyaç vardır. Bunlar kalsiyumun kemik yoğunluğu üzerindeki etkisinden çok daha önceliklidir. Bu fonksiyonları yerine getirebilmek için yeterli kalsiyumu dışarıdan almıyorsak, vücudumuz depoları, yani kemikteki kalsiyumu kullanacaktır. Hastalar genellikle içtikleri bir bardak sütün yeterli olduğunu düşünürler. Oysa bir bardak süt kesinlikle yeterli değildir.

30. Günlük ne kadar kalsiyuma ihtiyacımız var?

Ne kadar kalsiyuma ihtiyacınızın olduğu cinsiyetinize, yaşınıza ve osteoporoz riskine bağlıdır. Kalsiyum ihtiyacı genellikle, hamilelikte ve emzirme dönemlerinde 1500 miligramdır. Daha sonra 1000 miligram yeterlidir. Ancak yaşlılıkta ve menopozda ihtiyaç yeniden 1500 miligrama çıkar.

31. Osteoporoz riski taşıyan biri 1500 gr. kalsiyumu nasıl temin edebilir?

Bir bardak sütte yaklaşık 200 miligram kadar kalsiyum vardır.
Bir kase yoğurt 200 miligram kadar kalsiyum içerir.
Bir kase sütlü tatlı içinde 200 miligram kalsiyum alınır.
Sabah kahvaltısında iki kibrit kutusu peynir ile 150- 200 miligram kalsiyum temin edilir.
Gün içinde süt, yoğurt, peynir ve muhallebi ile yaklaşık miktar olarak 750- 800 miligram kalsiyum alınır.Ek olarak bir porsiyon balık (200 mg), bir porsiyon yeşil salata (250 mg) ve bir tabak nohut (100 mg), iki porsiyon meyve (200 mg) ve biraz da badem içi, fındık yerseniz günlük kalsiyum ihtiyacınızı karşılamış olursunuz.
Günlük diyette özelikle yeşil sebzelere ağırlık vermek çok önemlidir.

32. Kimlerin kalsiyum haplarına ihtiyacı vardır?

Kalsiyum hapları çocuklara kesinlikle önerilmemektedir. Çocukların bu gereksinimlerini doğal kaynaklardan temin etmeleri istenir. Ancak 50 yaşından sonra kalsiyum destekleri gereklidir.
Kişiye kalsiyum desteği vermeden önce günlük diyetindeki kalsiyum oranını tespit ediyoruz. Örneğin günlük diyetinde 500 mg kalsiyum alınıyorsa, ek olarak 500 mg kalsiyumun da tablet şeklinde alınmasını öneririz.

33. Osteoporoz tanısı alan bir hasta nasıl tedavi edilir?

Osteoporoz için ilaç ve ilaç dışı tedaviler vardır. İlaçlar son bir yıla kadar hep kemik yıkımını durduran ilaçlardı. Ancak özellikle son zamanlarda kemik üzerine olumlu etki gösteren değişik ilaç tedavileri gündemdedir. Osteoporoz bugün için korunması ve tedavisi olan bir hastalıktır.
İlaç tedavisinin seçiminde hastanın yaşı, ek yakınma ve hastalıkları, kırığın bulunup bulunmaması ve kemik mineral yoğunluğu değeri gibi özelliklerin göz önüne alınması gerekir.
Kemik yıkımını azaltan ilaçların haftalık dozları vardır. Henüz Türkiye'de olmayan ancak yurtdışında kullanılan aylık dozları bulunmaktadır.İlaç tedavisinde en önemli nokta hastanın takibidir. Yan etkiler, ilaçların kullanımı sırasında kırık olup olmadığı ve ilacın etkinliği araştırılmalıdır.

34. İlaç kullanımı ne kadar sürer?

İlaç kullanımının 10 yıla kadar devam ettiği çalışmalar vardır.
Osteoporoz tedavisinde kullanılan ilaçlar sağlık raporu ile alınır. Kendi isteği ile hastalar bu ilaçları kullanamaz. Sağlık Kurulu Raporu alabilmek için ve ayrıca kemikler düzelme gösteriyor mu, normale mi dönmüş, tedavi sınırlarının dışına çıkmış mı diye senede bir kez kemik mineral yoğunluğu testi tekrarlanmalıdır, eğer bir olumsuzluk saptanmışsa ilaçlar mutlaka kesilmelidir. Genellikle osteoporoz tedavilerinin hepsinin oldukça uzun süre devam ettiği bilinmektedir.

35. Osteoporoz tedavisi ile ortalama ne kadar süre sonra iyileşme sağlanır?

Bu sürenin net olarak belirlenmesi mümkün değildir. Değiştiremediğimiz genetik faktörler tedavi süresinde etken olmaktadır. Bazı insanlar sadece risk faktörlerini ortadan kaldırdığımızda 3-5 yıl süreyle idare edilebilmektedir. Ancak bazı hastalarda ne yaparsanız yapın kemik yıkımını durdurmak çok zor mümkündür.

36. İlaçların en sık görülen yan etkileri nelerdir?

İlaçların, özellikle uzun süreli kullanılan ilaçların istenmeyen etkileri olabilmektedir.
En sık kullanılan bazı ilaçlar sabah aç karnına yutulduğu için bazen mide sorunları veya yemek borusunda iltihaba ve reflüye yol açabilirler. Bu nedenle mide şikayeti olanlarda bu ilaçların biraz daha dikkatli kullanılması gerekir. Burun spreyi şeklinde kullanılan ilaçlar genellikle kullanımı oldukça kolay ve yan etkisi daha az olan ilaçlardır.Kalsiyum tabletleri zaman zaman mide yakınmalarına neden olabilmektedir. Böbrek taşı olan hastalarda da doğal yoldan besinlerle alınan kalsiyum tercih edilir.

37. Hormon tedavisi kimlere uygulanır?

Eskiden menopoza giren herkese östrojen hormonu verilirdi. Hem sıcak basmaları gibi rahatsız edici hislerin tedavisi hem de kemiği koruduğu gerekçesi ile kullanılması öneriliyordu. Ancak bazı çalışmalar hormon tedavisinin meme kanseri ve kalp hastalıkları riskini artırdığını gösterdi. Bugün için hastanın menopoz sonrası şikayetleri ön plandaysa mutlaka östrojen kullanılması gerektiği kabul edilmektedir. Çünkü bu durumu düzeltecek başka hiç bir ilaç yoktur. Kadın doğum uzmanlarına göre, menopozda da hormon tedavisini en fazla 5 yıl kullanmak uygundur. Aksi halde kalp, meme kanseri gibi bazı riskler ortaya çıkabilir. Hormon tedavisinin hekim kontrol ve takibinde yapılması önerilmektedir.

38. Osteoporozda en tehlikeli kırık hangisidir?

En korktuğumuz kalça kırıklarıdır. Kalça kırığı geçirenlerin %20’den fazlası ilk bir yılda hayatını kaybetmektedir. Kalça kırığı, ameliyat ile tedavi de olsa hastanın hareketsiz kalmasını gerektirir. Belli bir yaştan sonra yatma organizmada ki bütün faaliyetlerin bozulmasına yol açar. Hastanın bir de ek olarak kalp veya akciğer gibi hastalıkları varsa bu uzun süreli yatış, o iç organlardaki bozukluğu daha da artırır. Bu da bazı yaşlılarda ölümle sonuçlanır. Hastaların %50' sinde de kırıktan sonraki ilk yılın sonunda kalıcı bir hasar oluşur ve eski yaşamındaki bağımsızlığa dönemez. Yani tamamen normale dönen kalça kırıkları çok azdır. Genellikle kalça kırığı yaşam aktivitelerinde çeşitli aksaklıklara ve yaşam kalitesinde kayba neden olur.

39. Osteoporoz tedavisinde rehabilitasyon nasıl bir yer tutar?

Osteoporozun ilaç ve ilaç dışı tedavi yöntemleri bulunmaktadır.
Tüm ilaç tedavilerinin yanında rehabilitasyona mutlaka yer verilmelidir. Örneğin sırtı kamburlaşan birinin sırt güçlendirici egzersizleri yapması gerekir. Ayrıca düşme eğilimini ortadan kaldıran, dengeyi sağlayan bazı egzersizler öğretilmelidir. Bu egzersiz çalışmaları bireysel veya grup egzersizleri şeklinde olabilir.

40. Osteoporoz egzersizleri hastanede mi yapılmalıdır.

Hayır. Her zaman hastane programı gerekli değildir. Eğer hastanın şartları elveriyorsa hastanede bu egzersizler öğretilebilir. Daha sonra hasta düzenli olarak evinde bunları uygulamaya devam eder. Ayrıca bazı broşürler vererek de hasta yapması gereken hareketleri öğrenebilir.

41. Osteoporoz şikayetlerini kendinde gören biri hangi uzmana başvurmalıdır?

Fizik tedavi uzmanı, endokrinolog, ortopedist veya menopoz döneminde kadın doğum uzmanı olabilir. Eğer osteoporoz, kortizon gibi ilaç kullanımı, bağırsaklarda emilim problemi veya ikincil hastalıklara bağlı ortaya çıkıyorsa devreye endokrinologlar girer. Ancak tedavinin içinde mutlaka bir fizik tedavi uzmanın olması gerekir. Hasta ilaçla eş zamanlı bir biçimde rehabilitasyon programı uygulamalıdır.

42. Hareketsizlik osteoporoz riskini artırıyor mu?

Evet. Maalesef biz egzersizi ve yürümeyi sevmeyen bir toplumuz. Oysa egzersiz tepe kemik kütlesini artırarak daha sonra görülebilecek kırık riskini azaltır. Ayrıca erken menopoza giren kadınlarda östrojen yetersizliğine bağlı hızlı kemik kaybı egzersizle yavaşlatılabilir. Egzersiz yaşa bağlı kemik kütlesi azalmalarını geciktirebilir ve düşme riskini azaltır.

43. İlerleyen yaş osteoporoz riskini artırıyor mu?

Evet. 65 yaş ve üzerinde kemik erimesi görülme sıklığı 50 yaşına göre 3-4 kat daha fazladır. Kemiklerimiz, yaşam boyu sürekli yapılan ve diğer yandan yıkılan canlı bir dokudur. Yaşam süresince eski kemik yıkılır, bunun yerini yeni kemik alır.
Kemik bal peteği görünümündedir. Başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar. 20-25 yaşlarına kadar yiyeceklerden alınan kalsiyumun kemiği yenileme kapasitesi, kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. 30'lu yaşlarda tepe kemik kütlesi adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir. Önemli olan bu yaşa kadar kemik bankamız tabir edilen kemik deposunu en yüksek noktaya çıkarmaktır. Bunu için yeterli kalsiyum alınmalı, normal östrojen salgılanmalı ve yeterli vücut ağırlığı olmalıdır.
Artan yaşla birlikte osteoporoza bağlı kırık riski artma gösterir. Kalça kırıkları 70 yaşından sonra ortaya çıkar. Genellikle her geçen 10 yılda hastanın kırık riski belirginleşir.

44. Kemik yıkımı 30 yaşından sonra mı başlar?

Hayır. 30'lu yaşlarda kemik yapımı ve yıkımı eşittir. Ne kayıp, ne kazanç vardır, ama 40 yaş civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menopozdan sonra kadınlarda östrojen hormonun düşmesine bağlı olarak hızlanır. Menopozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği zaman dilimidir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlelerinin %3 'ünü kaybederler.

45. Yumurtalık ameliyatları osteoporozu kolaylaştırır mı?

Evet. Yumurtalıkları alınan kadınlarda çok hızlı bir östrojen kaybı olur. Kemik kütlesi üzerine koruyucu etkiye sahip olan östrojen hormonunun üretimindeki kayıp nedeniyle kemik kütlesinin kaybı hızlanır. Yumurtalık ameliyatı geçiren ve menopoza bu şekilde giren kadınların kesinlikle osteoporoz yönünden tedavi ve takibi gereklidir.

46. Hangi ilaçlar kemikleri olumsuz etkiler?

Osteoporoz yönünden en önemli ilaç kortizondur.
Kortizonun uzun süreli ve yüksek dozda kullanılması karşımıza olumsuz bir faktör olarak çıkabilir.
Tiroid ve bazı kanser ilaçlarını kullananlar risk altındadır.
Epilepsi veya sara ilaçlarının uzun süre kullanılması kemik erimesine zemin hazırlayabilir.
Bu saydığımız ilaçları kullananların mutlaka bazı önlemler alması gerekir. En azından ilaçlara başlamadan önce hastaların kemik yoğunluğu testi yaptırmaları uygundur. Kortizon kullanımında 6 ay arayla bu test tekrarlanmalıdır. 

47. Test kemik yoğunluğunun azaldığını gösteriyor ise nasıl önlemler alınmalıdır?

Hastanın beslenme, egzersiz yönünden desteklenmesine ve zararlı etkenlerden uzaklaşmasını kapsayan yaşam tarzı düzenlemelerine gereksinimi vardır.
Kalsiyum ve D vitamini takviyesi şarttır.
Ayrıca hastanın mutlaka günlük yaşamına egzersizi dahil etmesi lazımdır.
Kişi vejetaryense mümkün olduğunca süt ve süt ürünlerine ağırlık verilmelidir. Vejetaryenler et yemedikleri için eksik protein alırlar. Hayvansal protein alamayınca da kasları tam gelişmez, bu yüzden onlarda osteoporoz riski daha fazladır. Kasların yeterince gelişmemesi düşme eğilimini artırır ve sonuçta bu da kırılma ihtimalini gündeme getirir.
Sigara ve aşırı alkol kullanımından kaçınmak gereklidir.

48. Hangi hastalıklar osteoporoz riskini artırıyor?

Osteoporoz riskini arttıran hastalıklar içinde Endokrin sistemin hastalıkları başta gelmektedir.
Tiroid, paratiroid bezinin fazla çalışması, kadın (östrojen) ve erkekte (testosteron) cinsiyet hormonlarının yetersiz salgılanması, böbreküstü bezinin aşırı kortizon salgılaması osteoporoza yol açabilir.
Bunun dışında çeşitli nedenlerle bir aydan fazla yatak istirahati kemik kaybı ile sonuçlanmaktadır.
Şeker hastalığı osteoporoz oluşumunda etken olabilir.
Bazı romatizmal hastalıklar, eklem romatizması (Romatoid artrit) ve tedavide kullanılan ilaçlar (kortizon gibi) da osteoporoza neden olabilirler.

49. Osteoporoz kadınlarda daha mı sık görülür?

Evet. Bu hastalıktan etkilenen insanların %80' ini kadınlar oluşturmaktadır. Erkekler osteoporozu pek kendi hastalıkları olarak kabul etmemektedir, ancak bu risk onlarda da vardır. Özelikle hormonlar (testosteron) ile ilgili problemi olan ve çok alkol tüketen erkeklerde bu olasılık daha fazladır.
Erkek osteoporozu son yıllarda özellikle klinik tıpta önemli bir sorun olarak görülmektedir. Araştırmalara göre osteoporoza bağlı tüm kalça kırıklarının %25 - %30’u erkeklerde ortaya çıkmaktadır. Erkeklerde kadınlara oranla kemik erimesinin daha az rastlanmasının neden şudur: Erkeklerde iskelet gelişimi sırasındaki kemik kütlesi oranı yüksektir. Ayrıca kemik yıkımını hızlandıran menopoz gibi bir durumu yaşamamaktadırlar.

50. Nasıl bir beslenme tarzı osteoporoz riski yaratır?

Kalsiyum ve D vitaminin eksikliği kemik erimesine yol açmaktadır. Süt ve süt ürünleri, yeşil sebzeler, kılçıklarıyla yenilen sardalya ve hamsi gibi balıklar zengin kalsiyum kaynaklarıdır.
D vitamini en fazla güneşten alınır ve vücutta kalsiyumun emilimine yardımcı olur bu yüzden her gün 10 dakika el ve ayaklarımızı güneşlendirmek çok yararlıdır.
Fazla tuz alımı kemik erimesine neden olabilir, çünkü tuz böbreklerden kalsiyumun atılmasına yardımcı olur.
Proteinin de ne aşırı, ne de çok az alınmaması lazım. Protein aşırı alındığında kalsiyum dengesini ters yönde işleterek bağırsaklardan kalsiyumun atılmasına yol açar. Az alındığında ise kas gelişiminde zayıflamalar ortaya çıkar.
Osteoporozu önlemek için bütün vitamin ve minerallerin gerekli düzeyde alınması gerekir. Bu da çocukluk çağından itibaren kazandırılan sağlıklı bir beslenme alışkanlığıyla mümkündür. Maalesef osteoporoz olduktan sonra bu tarz bir beslenme ile çok fazla bir şey kazanmak mümkün değildir. Unutulmamalıdır ki, 30 yaşına kadar kemik bankasını ne kadar çok doldurursanız ileride kırıkların ortaya çıkması o kadar güç olacaktır.

Copyright © 2012 Osteoporoz Hasta Derneği